30 Aralık 2007 Pazar

Yabancı kanallar

  • Aypa Tv
  • Az Tv
  • BBC
  • CNN
  • Discovery
  • Eurosport
  • Fashion Tv
  • MCM
  • MTV
  • NBC
  • Rai
  • RTL
  • RTP
  • Sky
  • TV5
  • ZDF

Yerel Kanallar

  • Ankara:Kanal A
  • Antalya :EY TV
  • Kanal VIP:Bodrum,Kent Tv
  • Bursa:As Tv
  • Düzce :Öncü RTV
  • Edirne:Edirne TV
  • Elazığ :Kanal 23,Kanal E
  • Erzurum :Doğu Tv
  • Gaziantep :Nizip Radyo TV
  • Giresun :Kanal G
  • İzmir :Sky Tv
  • Karabük :Batı TV
  • Kayseri :Elif TV,KayTv
  • Kütahya :BRT
  • Malatya :Güneş TV
  • Mersin :Toros RTV
  • Ordu :BTV
  • Rize :Çay Tv
  • Sakarya :Kanal 54,SRT
  • Sivas :Sivas SRT
  • Zonguldak :Kanal Z

Ulusal kanallar

  • ATV
  • Best TV
  • Cine 5
  • CNBC-E
  • CNN Türk
  • Digitürk
  • Dream Tv
  • Dream TV
  • Ege TV
  • Expo Channel TV
  • Fantasy
  • Flash TV
  • Haber Türk
  • Işık TV
  • Kanal 5
  • Kanal 7
  • Kanal D
  • Kanal Türk
  • Kon TV
  • Kral TV
  • Lig Tv
  • Marmara Tv
  • Maxi TV
  • Meltem TV
  • Multicanal
  • NTV
  • Number One
  • Olay Tv Gaziantep
  • Power Türk Tv
  • Samanyolu
  • Show TV
  • SkyTurk
  • Smart Tv
  • Star TV
  • Tatlıses Tv
  • Technology Channel
  • TGRT
  • TRT
  • TV 8
  • TV5

Kablolu tv hakkında

KabloTV, yerli ve yabancı çok sayıda dijital ve analog yayın yapan televizyon ve radyo kanallarını, interaktif sistemleri bir merkezde toplayarak müşteri alıcılarının algılayabileceği şekilde modüle edilmesi sonrasında, fiber optik ve koaksiyel kablo şebekeleri üzerinden en yüksek görüntü kalitesinde ve en iyi ses düzeninde evinize getiren, çok kanallı TV sistemidir.Kablo Tv Hakkında Günümüzde havadan yapılan TV ve radyo program yayınlarının hızla artması frekansların birbirine karışmasına neden olmaktadır. Ayrıca, TV vericilerinin değişik noktalarda bulunması sebebiyle tüm televizyon yayınlarının net biçimde izlenebilmesi birden fazla anten aracılığı ile mümkün olmaktadır. Bu durum ekonomik olmadığı gibi çatılarda da çirkin bir görüntünün oluşmasına yol açmaktadır. KabloTV aboneliği ile tüm bu sorunlar ortadan kalkar. TürksatKablo, sizi anten, çanak ayarlama derdinden kurtarır. TV kanallarını en yüksek görüntü kalitesinde ve en iyi ses düzeninde evinize / işyerlerinize getirir. Böylece tek kabloyla rahat ve zahmetsiz TV izleme keyfini yaşarsınız.KabloTV spor, müzik, eğlence, belgesel tutkunlarına, yabancı dilini geliştirmek isteyenlere, dünyanın en seçkin kanallarını sunmaktadır. KabloTV, çok sayıda yerli ve yabancı televizyon yayınını net olarak izleme imkânı verir. KabloTV şebekesinden verilen televizyon yayın sayısı illere göre değişmekle beraber, yerli ve yabancı ortalama 49 TV kanalı iletilmektedir. Yakın bir gelecekte dijital yayına geçilmesiyle birlikte kanal sayısı artacağından analog yayındaki mevcut kanallara ek olarak hobi, spor, sinema ve müzik kanallarından oluşacak paket yayınlar müşteri memnuniyetine sunulacaktır. Dijital yayıncılık ile ayrıca sayısal radyo, pay TV, teletext, eğitim programları, tele alışveriş gibi daha birçok hizmetin verilmesi mümkün olacaktır.Niçin Kablo Tv ?KabloTV ekonomiktir. Aylık sabit ücret ödeyerek ülkemizde ve dünyada beğeni ile izlenen 50'den fazla yerli ve yabancı kanalı şifresiz olarak evinize taşır. Net ve canlı görüntüye sahiptir. Kötü hava koşullarından etkilenmez. Eğlence, Belgesel, Eğitim, Çizgi Film, Müzik, Ekonomi, Teknoloji, Spor, Haber, Moda kanal türleriyle zengin bir içeriğe sahiptir. KabloTV'de sürekli arıza ve bakım garantisi vardır. Abonelerin karşılaştığı sorunları arıza ekipleri ücretsiz giderir.Sizi anten, çanak ayarlama derdinden kurtarır. Tek kabloyla rahat ve zahmetsiz TV izleme keyfini yaşatır.Görüntü ve frekans kirliliğini ortadan kaldırır. KabloTV çocuklarınızla birlikte seyredilebilecek seviyeli yayınlar içerir. Nasıl abone olunur ?Abonelik işlemleri (Yeni abonelik, Nakil, Devir, İptal) PTT merkezleri tarafından yapılamktadır.Ödeme şekilleri nelerdir ?KabloTV ücretleri aylık olarak alınır. Sözleşme esnasında ücret alınmaz.Ayrıca KabloTV abonesi olanlardan, talep edilen abonelik şekline göre (toplu veya bireysel abonelik) geçerli tarife uyarınca bir defaya mahsus olmak üzere daire başına “bağlantı ücreti” alınır. Bağlantı ücreti çıkacak ilk fatura ile tahsil edilir.Ücretler Bağlantı Ücret Bireysel Kurulum 43.00 Toplu Kurulum 28.00 Aylık Ücret 7.00 Nakil 10.00 Devir (Aynı Adreste) Ücretsiz Kapama 4.50 Hizmet BölgeleriKabloTV, Ankara, İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Gaziantep, Bursa, Konya, Kayseri, Mersin (Merkez-Tarsus), İzmit (Merkez-Gölcük-Körfez-Gebze), Eskişehir, Denizli, Balıkesir (Merkez-Bandırma), Samsun, Tekirdağ (Merkez-Çerkezköy-Çorlu), Erzurum, Zonguldak (Merkez-Karadeniz Ereğli-Alaplı), Yalova (Merkez-Çiftlikköy), Edirne ve Manisa ilerinde hizmet vermektedir.Hizmetin yürütüldüğü illerimizde 2.615.515 aboneye KabloTV hizmeti verilebilecek alt yapı kapasitesi hazırlanmış olup, şu anda şebekeye bağlı yaklaşık 1.187.960 mevcut abone bulunmaktadır.

Televizyon nasıl çalışır

Televizyonun temel prensibi ışık enerjisinin elektrik enerjisine çevrildikten sonra yayınlanması ve alınan elektromanyetik sinyallerin tekrar ışık enerjisine çevrilmesidir.Işık enerjisi elektrik enerjisine çevrilmesi fikri 1873 senesinde Selenyum üzerine ışık düşürüldüğünde elektrik direncinin değiştiğinin keşfedilmesi ile başlamıştır.Bu prensibe göre selenyum üzerine parlak ışık düşerse; sinyal kuvvetli , soluk ışık düşerse sinyal zayıf olacaktır. Genliği değişen bu sinyal radyo dalgaları gibi yayınlanıp alıcıda ters işlem yapılınca ekranda görüntü teşekkül eder.TV bu bakımdan “uzaktan görme” manasına gelir. TV bir noktadaki ışık şiddeti radyo dalgalarına dönüştürme,sonra bu dalgalardan,eş şiddette bir ışıklı nokta elde etme esasına dayanır.Nakledilecek görüntü, yüz binlerce kareye bölündükten sonra,her bir kare,homojen şeklinde aydınlanmış noktalar gibi kabul edilip,bu noktalardaki ışık şiddeti TV verici sisteminde radyo dalgalarına, dalgalarda TV alıcılarına da yeniden ışığa dönüştürü.Görüntüdeki kareler çok hızlı tarandığı için, alıcı ekranlarında tek ,tek ışıklı noktalar değil, değişik aydınlıkta karelerin meydana getirdiği resimler gözlenir.Renkli televizyon,bütün renkleri yeşil, mavi ve kırmızının değişik oranlarda karıştırılması ile elde edilebileceği gerçeğine dayanır.Nakledilecek görüntü, yeşile, maviye ve kırmızıya duyarlı olan üç ayrı kamera tarafından aynı anda taranır.Elde edilen üç ayrı elektromanyetik dalga, alıcı sistemin ekranında, biri yeşil biri mavi ve biri kırmızı olan üç görüntüyü üst, üste düşürür ve bu renklerin karışmasından, tabii renklenmeler yeniden elde edilir.Televizyon yayınlarında ses ve görüntülerin nakli için, frekansı 5×10 : 9×10 Hertz (50 –900 mega say kıl) aralığına düşen elektromanyetik dalgalar kullanılır.Her televizyon istasyonu,6 mega saykıllık bir frekans aralığında hem ses, hem görüntü gerçekleştirilebilir. Bu 6 mega hertz’lik frekans aralıklarına “kanal” denir. Genel olarak ses yayınlarını taşıyan dalgaların frekanslarını, görüntü taşıyan dalgalarınkinden daha yüksektir.Bir televizyon yayın sisteminde, beş önemli unsur bulunur1.Yayınlayacak sahneyi görüntüleyen kamera.2. Görüntüdeki ışık sinyalleri dönüştüren bir transduser.3. Bu elektrik sinyallerinden radyo dalgaları üreterek anten atmosfere yayınlayan verici (transmitter)4. Atmosfer yayınlanan görüntü taşıyınca tromanyetik dalgaları alıp yükselttikten sonra elektik sinyallerine dönüştürerek (alıcı anten, amlifikatör ve birinci dedektif)5.Elektrik sinyalleri ışığa dönüştürerek, ekran üzerinde görünür resim veren transduser .

televizyonun tarihi

Güner Ümit'in kadın kılığında Turnike sunması... * Fatma Girik'in Söz Fato'da programında ilk tükürüşü... * Medyum Memiş'in Medyum Keto'ya giriştiği saniyeler... * Yıldo'nun Süpermen kılığında Turnike sunması... *Sadettin Teksoy'un kutuplarda kıbleyi arayıp namaz kılması... * Kaan Yakuphan'in haber sunduğu sırada arkasında bulunan dev panonun kafasına inmesi... * Tolga Gariboglu'nun Hugo yarışmacısı küçük bir çocuktan küfür yemesi... * Sevda Demirel'in Hande Ataizi'ne tokatla dalması... * Kenan Erçetingöz'ün Magazin Forever tanıtımında Cartel üyelerinin arasına dalıp rap yapması... * Reha Muhtar'ın tavanda yürüyen sirk cambazı ile konuşurken ekranda kendi görüntüsünü ters çevirtmesi ve röportajı bas aşağı yapması... * Mahsun Kirmizigül ile Seda Sayan'ın Reha Muhtar'la Show Haber'e telefonla bağlanmaları ve yaklaşık 3 saat boyunca "sen beni sevdin, ben seni sevmedim..." geyiklerini tüm Türkiye'ye canlı dinletmeleri... * Defne Samyeli'nin gece haberlerini sunarken (1998), "oyuncak pandayla uçak kaçırma" olayında telefon bağlantısı yapıp "Panda canlı miydi efendim?" diye sorması... * Atilla Taş'ın David Copperfield'in "sahneden kaybolma" gösterisine katılıp, Copperfield'e türlü türlü laflar sokması ve oyunun hilelerini nedensiz bir şekilde milyonlara açıklaması... * Ümit Aktan'ın Japonya'ya gitmediği halde Cunda'daki yazlığından maç anlatması... (Not: Bu bir iddiaydı, olayın içyüzünü bir tek Ümit Aktan bilebilir...) * Yıllar önce Hülya Avşar'ın Özcan Deniz'e ''Askerde cinsellik ihtiyacınızı nasıl gideriyordunuz?'' diye sorması ve Özcan Deniz'in ''Senin resimlerinle hallediyorduk'' diye cevap vermesi... * Ece Erken'in sarkıcı Kader'i konuk ettiği bir programda, onu Sezen Aksu'nun "Kader, kahpe kader ağlarını ördün mü..." şarkısıyla çağırması. Kader'in canlı yayında darmadağın olması, ve uzun bir süre kendini toparlayamaması... * Zekeriya Beyaz'ın Ceviz Kabuğu'nda otelde porno film izlemesi hadisesine, "ne yaptıklarını anlamaya çalışıyordum" seklindeki cevap vermesi ve akabinde gelişen olaylar zinciri... * Kumkapı Cinayeti'nde öldürülen adamın karısının (Emine) karate dersinde hocasının, basındaki elma yerine kulağına "lönk!" diye indirdiği tekme * Sabah Sekerleri programını arayan Mehmet Ali Erbil'in konuk şarkıcıdan "Hani kızımız olacaktı..." adli şarkıyı istemesi ve sunucu Özlem Yıldız'ın duygulanıp hüngür hüngür ağlaması... * Ali Sami Alkış'ın, Ahmet Çakar ile sağlam kapışıp bir sonraki programda O'na "Bana, senden köpekler gibi özür diliyorum demedin mi?" diye sorması.. * Milli Takım'ın kaybettiği bir maçtan sonra Amigo Orhan'ın stadın içinde sinsi sinsi bekleyip zamanın teknik direktörü Mustafa Denizli'ye uçarak kafa atması. * Erman Toroglu'nun "Kale Arkası" programında stüdyoya boylu boyunca kale çizgisi niyetine tuvalet kağıdı serip oluşan o ilginç ortamda dakikalarca yorum yapması... * TRT Hava Durumu spikeri rahmetli Ersin imer'in "Donsuz Geceler" temennisinden sonra ekranlara veda etmek zorunda kalması... * Türk-Japon haftasında Habertürk'te program hazırlayan Meriç KöyatasI ve Şener Üşümezsoy'un ekrana çıkardıkları Japonlarla geleneksel Japon halk dansı yapmaları, ardından da hep birlikte tekno müzik eşliğinde trencilik oynamaları... * Turgut Özal'ın "İcraatın İçinden" programında ilk kez "Tak bir kaset de havamızı bulalım Semra hanım..." demesi... * İsmail Türüt'ün "Sıkı Dostlar" programında kendini kelebek sanarak cam sehpaya oturmak suretiyle sehpanın bütün yayın hayatına son vermesi... *Sakıp Sabancı'nın kucağına bir hindi alıp "vak vak vak" seklinde sesler çıkarması... * Jülide Ateş'in sunduğu "Hop Terelelli" adlı yarışmada, yarışmacının "Bir ülkeyi temsil eden değerli kumaş parçası?" sorusuna "İngiliz kumaşı!" diye cevap vermesi, Jülide Ateş'in bu cevap üstüne gülme krizine girip, 2 reklam arası verilmesine rağmen kendine gelememesi... * O zamanlar Galatasaray başkanı olan Ali Tanrıyar'ın bir şampiyonluk sonrası İlker Yasin'in uzattığı mikrofona "Galatasaray'ı sevmeyen ölsün!" demesi, İlker Yasin'in durumu idare etmek için "heyecandan dedi yanlış anlamayın" deyip renkten renge girmesi... * Kompela'nın yarım yamalak Türkçe'siyle canlı yayında "Bana p...venk diyo!" diye bağırması... * Prof. Mindikoglu'nun cinsiyet değiştirme ameliyatları ile ilgili katıldığı programda TRT stüdyosunu terk etmesi... * Bir Kral Tv vj'inin canlı telefon bağlantısı yaptığı izleyiciye "Nasılız? Bomba gibiyiz değil mi?" seklinde bir soru sorması, ardından izleyici sahsın "Bomba kıçında patlasın!" lafını yapıştırması, vj'in 5 saniye dilinin tutulması... * Sevki Yılmaz'ın ele geçirilen kasetlerinde kriz geçirerek kendisine "komple" kurulduğunu iddia etmesi... (Bizim "Komple Teorileri"nin de isim babasidir!) * Ceviz Kabuğu'ndan görüsü alınmak üzere aranan kişinin Çiçek Pasajı'nda alem yapmaktayken canlı yayına katılması... * Osman Durmuş'un mektup ile gelen şarbon tehlikesine karşı halkı bilgilendirmesi ve "aha işte bele açarsan bulaşır!.." diyerek mektubu paramparça etmesi... * Euro96 eleme maçlarında milli takımın İsviçre'ye attığı golden sonra İlker Yasin'in "Şapka çıkartacaksınız sapkaaa!!!" diye bağırması... * Şahane Pazar'da su altında nefes tutma yarışmasına katılan adamın boğulma tehlikesi geçirmesi ve bu süre boyunca herkesin "vay be adam rekoru ikiye katladı" deyip adama övgüler yağdırması... * Bülent Karpat'ın "Hop Terelelli Tek Soruda 250" isimli yarışmada "Star öyle verir böyle verir, kazandırır..." diye naralar attıktan sonra elindeki telefonla canlı yayında Noter Nihat yerine bir vatandaşı araması ve vatandasın Karpat'ı bayağı bir dinledikten sonra "ne diyon kardeşim burası ev!" demesi... * Hakkı Bulut'un acısız arabeski tanıtmak için yaptığı program ve TRT yöneticilerinin girdikleri türlü türlü şekiller... * Telegol programında Ahmet Çakar'ın "Beşiktaş hakkında birileri bir şeylerin olması için düğmeye basıyor" lafından bir hafta sonra Reha Muhtar'ın programa katılması ve yanında bir buton getirip Ahmet Çakar'la "lütfen düğmeye basar misiniz" diye alay etmesi. Ahmet Çakar'in "soytarılığı bırakın!" diye çıkışması... * Kibariye'nin annesi ile meşhur "sofeöerrrr-sofeöerrrr" röportaji... *Levent Kırca'nın açliık grevine başlaması, ertesi gün vazgeçmesi... * Ali Sami Alkış'ın bir futbolcu için "Turgay Seren'i koysan daha iyi oynar" demesi üzerine Turgay Seren'in "yok ebenin.....!" seklinde karşılık vermesi... * Telegol programında, yorumcu Zekeriya Alp'in reklam arasında fenalaşarak hastaneye kaldırılmasının ardından Güntekin Onay ve Ziya Şengül'ün gülme krizine girmeleri... * Reha Muhtar'ın efsanevi falcılar programında alkollü olduğuna dair iddialar üzerine 1 hafta sonraki programında canlı yayında alkol kontrolü yaptırması... * Adının "Fenasi", soyadının "Kerim" olduğunu söyleyen şahsin Yildo'nun canlı yayınına telefonla bağlanması. Yildo'nun olaya, adamın adini ve soyadını birkaç kez söyledikten sonra uyanması... * Cem Özer'in programında Nara isimli bir kadının şiir okurken soyunması... * Erman Toroglu'nun masa örtüsü bozması ceket giymesi ve ileride o ceketin moda olacağını iddia etmesi... * Tarkan'ın kendisi ile röportaj yapan Savaş Ay'a canlı yayında "çisim geldi!" deyip çekip gitmesi... * Kanal 6'nin Ceviz Kabuğu'nun canlı yayını esnasında "Hulki Cevizoglu'nun kanalımızla artık hiçbir ilgisi bulunmamaktadır!" seklinde altyazı geçmesi... * Güner Ümit'in kadın kılığında Turnike sunması... * Fatma Girik'in Söz Fato'da programında ilk tükürüşü... * Medyum Memiş'in Medyum Keto'ya giriştiği saniyeler... * Yıldo'nun Süpermen kılığında Turnike sunması... *Sadettin Teksoy'un kutuplarda kıbleyi arayıp namaz kılması... * Kaan Yakuphan'in haber sunduğu sırada arkasında bulunan dev panonun kafasına inmesi... * Tolga Gariboglu'nun Hugo yarışmacısı küçük bir çocuktan küfür yemesi... * Sevda Demirel'in Hande Ataizi'ne tokatla dalması... * Kenan Erçetingöz'ün Magazin Forever tanıtımında Cartel üyelerinin arasına dalıp rap yapması... * Reha Muhtar'ın tavanda yürüyen sirk cambazı ile konuşurken ekranda kendi görüntüsünü ters çevirtmesi ve röportajı bas aşağı yapması... * Mahsun Kirmizigül ile Seda Sayan'ın Reha Muhtar'la Show Haber'e telefonla bağlanmaları ve yaklaşık 3 saat boyunca "sen beni sevdin, ben seni sevmedim..." geyiklerini tüm Türkiye'ye canlı dinletmeleri... * Defne Samyeli'nin gece haberlerini sunarken (1998), "oyuncak pandayla uçak kaçırma" olayında telefon bağlantısı yapıp "Panda canlı miydi efendim?" diye sorması... * Atilla Taş'ın David Copperfield'in "sahneden kaybolma" gösterisine katılıp, Copperfield'e türlü türlü laflar sokması ve oyunun hilelerini nedensiz bir şekilde milyonlara açıklaması... * Ümit Aktan'ın Japonya'ya gitmediği halde Cunda'daki yazlığından maç anlatması... (Not: Bu bir iddiaydı, olayın içyüzünü bir tek Ümit Aktan bilebilir...) * Yıllar önce Hülya Avşar'ın Özcan Deniz'e ''Askerde cinsellik ihtiyacınızı nasıl gideriyordunuz?'' diye sorması ve Özcan Deniz'in ''Senin resimlerinle hallediyorduk'' diye cevap vermesi... * Ece Erken'in sarkıcı Kader'i konuk ettiği bir programda, onu Sezen Aksu'nun "Kader, kahpe kader ağlarını ördün mü..." şarkısıyla çağırması. Kader'in canlı yayında darmadağın olması, ve uzun bir süre kendini toparlayamaması... * Zekeriya Beyaz'ın Ceviz Kabuğu'nda otelde porno film izlemesi hadisesine, "ne yaptıklarını anlamaya çalışıyordum" seklindeki cevap vermesi ve akabinde gelişen olaylar zinciri... * Kumkapı Cinayeti'nde öldürülen adamın karısının (Emine) karate dersinde hocasının, basındaki elma yerine kulağına "lönk!" diye indirdiği tekme * Sabah Sekerleri programını arayan Mehmet Ali Erbil'in konuk şarkıcıdan "Hani kızımız olacaktı..." adli şarkıyı istemesi ve sunucu Özlem Yıldız'ın duygulanıp hüngür hüngür ağlaması... * Ali Sami Alkış'ın, Ahmet Çakar ile sağlam kapışıp bir sonraki programda O'na "Bana, senden köpekler gibi özür diliyorum demedin mi?" diye sorması.. * Milli Takım'ın kaybettiği bir maçtan sonra Amigo Orhan'ın stadın içinde sinsi sinsi bekleyip zamanın teknik direktörü Mustafa Denizli'ye uçarak kafa atması. * Erman Toroglu'nun "Kale Arkası" programında stüdyoya boylu boyunca kale çizgisi niyetine tuvalet kağıdı serip oluşan o ilginç ortamda dakikalarca yorum yapması... * TRT Hava Durumu spikeri rahmetli Ersin imer'in "Donsuz Geceler" temennisinden sonra ekranlara veda etmek zorunda kalması... * Türk-Japon haftasında Habertürk'te program hazırlayan Meriç KöyatasI ve Şener Üşümezsoy'un ekrana çıkardıkları Japonlarla geleneksel Japon halk dansı yapmaları, ardından da hep birlikte tekno müzik eşliğinde trencilik oynamaları... * Turgut Özal'ın "İcraatın İçinden" programında ilk kez "Tak bir kaset de havamızı bulalım Semra hanım..." demesi... * İsmail Türüt'ün "Sıkı Dostlar" programında kendini kelebek sanarak cam sehpaya oturmak suretiyle sehpanın bütün yayın hayatına son vermesi... *Sakıp Sabancı'nın kucağına bir hindi alıp "vak vak vak" seklinde sesler çıkarması... * Jülide Ateş'in sunduğu "Hop Terelelli" adlı yarışmada, yarışmacının "Bir ülkeyi temsil eden değerli kumaş parçası?" sorusuna "İngiliz kumaşı!" diye cevap vermesi, Jülide Ateş'in bu cevap üstüne gülme krizine girip, 2 reklam arası verilmesine rağmen kendine gelememesi... * O zamanlar Galatasaray başkanı olan Ali Tanrıyar'ın bir şampiyonluk sonrası İlker Yasin'in uzattığı mikrofona "Galatasaray'ı sevmeyen ölsün!" demesi, İlker Yasin'in durumu idare etmek için "heyecandan dedi yanlış anlamayın" deyip renkten renge girmesi... * Kompela'nın yarım yamalak Türkçe'siyle canlı yayında "Bana p...venk diyo!" diye bağırması... * Prof. Mindikoglu'nun cinsiyet değiştirme ameliyatları ile ilgili katıldığı programda TRT stüdyosunu terk etmesi... * Bir Kral Tv vj'inin canlı telefon bağlantısı yaptığı izleyiciye "Nasılız? Bomba gibiyiz değil mi?" seklinde bir soru sorması, ardından izleyici sahsın "Bomba kıçında patlasın!" lafını yapıştırması, vj'in 5 saniye dilinin tutulması... * Sevki Yılmaz'ın ele geçirilen kasetlerinde kriz geçirerek kendisine "komple" kurulduğunu iddia etmesi... (Bizim "Komple Teorileri"nin de isim babasidir!) * Ceviz Kabuğu'ndan görüsü alınmak üzere aranan kişinin Çiçek Pasajı'nda alem yapmaktayken canlı yayına katılması... * Osman Durmuş'un mektup ile gelen şarbon tehlikesine karşı halkı bilgilendirmesi ve "aha işte bele açarsan bulaşır!.." diyerek mektubu paramparça etmesi... * Euro96 eleme maçlarında milli takımın İsviçre'ye attığı golden sonra İlker Yasin'in "Şapka çıkartacaksınız sapkaaa!!!" diye bağırması... * Şahane Pazar'da su altında nefes tutma yarışmasına katılan adamın boğulma tehlikesi geçirmesi ve bu süre boyunca herkesin "vay be adam rekoru ikiye katladı" deyip adama övgüler yağdırması... * Bülent Karpat'ın "Hop Terelelli Tek Soruda 250" isimli yarışmada "Star öyle verir böyle verir, kazandırır..." diye naralar attıktan sonra elindeki telefonla canlı yayında Noter Nihat yerine bir vatandaşı araması ve vatandasın Karpat'ı bayağı bir dinledikten sonra "ne diyon kardeşim burası ev!" demesi... * Hakkı Bulut'un acısız arabeski tanıtmak için yaptığı program ve TRT yöneticilerinin girdikleri türlü türlü şekiller... * Telegol programında Ahmet Çakar'ın "Beşiktaş hakkında birileri bir şeylerin olması için düğmeye basıyor" lafından bir hafta sonra Reha Muhtar'ın programa katılması ve yanında bir buton getirip Ahmet Çakar'la "lütfen düğmeye basar misiniz" diye alay etmesi. Ahmet Çakar'in "soytarılığı bırakın!" diye çıkışması... * Kibariye'nin annesi ile meşhur "sofeöerrrr-sofeöerrrr" röportaji... *Levent Kırca'nın açliık grevine başlaması, ertesi gün vazgeçmesi... * Ali Sami Alkış'ın bir futbolcu için "Turgay Seren'i koysan daha iyi oynar" demesi üzerine Turgay Seren'in "yok ebenin.....!" seklinde karşılık vermesi... * Telegol programında, yorumcu Zekeriya Alp'in reklam arasında fenalaşarak hastaneye kaldırılmasının ardından Güntekin Onay ve Ziya Şengül'ün gülme krizine girmeleri... * Reha Muhtar'ın efsanevi falcılar programında alkollü olduğuna dair iddialar üzerine 1 hafta sonraki programında canlı yayında alkol kontrolü yaptırması... * Adının "Fenasi", soyadının "Kerim" olduğunu söyleyen şahsin Yildo'nun canlı yayınına telefonla bağlanması. Yildo'nun olaya, adamın adini ve soyadını birkaç kez söyledikten sonra uyanması... * Cem Özer'in programında Nara isimli bir kadının şiir okurken soyunması... * Erman Toroglu'nun masa örtüsü bozması ceket giymesi ve ileride o ceketin moda olacağını iddia etmesi... * Tarkan'ın kendisi ile röportaj yapan Savaş Ay'a canlı yayında "çisim geldi!" deyip çekip gitmesi... * Kanal 6'nin Ceviz Kabuğu'nun canlı yayını esnasında "Hulki Cevizoglu'nun

Televizyonu kim icat etti

Hayatımızda hep varmış gibi davranılan televizyonun görünmez kahramanı Philo T. Farnsworth, üzücü bir karanlıkta yaşadı, çalıştı ve öldü. Bugün sessiz mucidin doğumunun 100'üncü yılıTelevizyon hayatımızda en çok yer eden icatlardan biri belki de birincisi ama çok az sayıda insan, bu icadın kimin eseri olduğunu biliyor. Asrın bu-luşunun sahibi 19 Ağustos 1906 doğumlu Philo T. Farnsworth. Doğumunun 100'üncü yılında onun buluşu, yaşamımızı şekillendirmekte giderek daha fazla rol oynasa da kimse onun adını bilmiyor.Aslında bu medya merkezli çağda, sadece Farnsworth adının en az Graham Bell ya da Thomas Edison kadar bilinmesi değil, yüzünün de pop ikonları kadar tanınması gerekiyordu. Ancak biz TV'yi sanki insan yapımı bir icat değil doğal bir kaynakmış gibi görme eğilimindeyiz.Odadan odaya görüntü naklettiFarnsworth ilk başarılı elektronik televizyon gösterimini gerçekleştiren kişiydi. Kendi kendini yetiştiren 21 yaşındaki mütevazı dâhi orta halli laboratuvarında 7 Eylül 1927'de bir görüntüyü odadanodaya nakletmeyi başarmıştı. Bu, Idaho'da 14 yaşında bir köy çocuğuyken hayal ettiği şeydi. Tıpkı radyonun sesi ilettiği gibi havadan görüntüyü iletmeyi aklına koymuştu. 14 yaşında bir gün tarlayı sürerken, şaşkınlıkla şunu fark etti: Görüntü tıpkı tarladaki gibi yatay sıralarda dizilmiş elektronlarla nakledilebilirdi. Bu fikir, onun görüntüyü nakledecek cihazicat etme yarışında bir adım öne geçmesini sağladı, çünkü diğer mucitler sorunu mekanik sistemlerle çözmeye çalışıyordu.Televizyonu bulmak, Farnsworth'a yaşarken de, öldükten sonra da yaramadı. Hayatı boyunca televizyona bir kez çıktı, CBS'in 'Benim Bir Sırrım Var' adlı oyun programına. Programda ünlü konuklar, karşılarındaki ünsüz kişiye sorular yönelterek sırrını ortaya çıkarmaya çalışıyorlardı. Farnsworth ünsüz konumundaydı. Sırrı da 'Ben elektronik televizyonu icat ettim'di. Ünlüler sırrı çözemeyince Farnsworth evine 80 dolar ve bir karton da Winston sigarası götürmeye hak kazandı.Farnsworth, 1971'de 64 yaşında öldü. Her zaman arkasında olan karısı Elma Farnsworth, bu yılın başlarında 98 yılında ölene kadar onun tarihte hak ettiği yeri alabilmesi için uğraşmaya devam etti. Çabalarının karşılığını ise ancak 2002 yılında, televizyonun icadının 75'inci yılı nedeniyle yapılan Emmy yayınında aldı.Bayan Farnsworth'un 'televizyona çıkan ilk kadın' olarak alkışlandığı gecede Philo T. Farnsworth da ilk kez televizyonun mucidi olarak onurlandırıldı

Televizyonun çocuga etkileri

Bu değerlendirmeleri şimdilik daha ileri tarihlere erteleme gerekliliğini düşünüyoruz. TV insanlık tarihi adına büyük gelişmelere vesile olmuş ve halada etkileri açısından insanlık adına tartışılmaz bir noktada yerini korumaktadır. TV evlerde yerini almadan önce ve aldıktan sonra diye aile hayatını ikiye ayırmak belki de pek fazla yanlış olmaz. Bizim konu başlığımızdan da anlaşılacağı üzere bu yazımızda TV nin erişkin birey , aile veya toplumsal yönlerini incelemek yönünde bir amacımız yok. Bu devrede oluşabilecek herhangi bir sorun bütün hayatı etkilemektedir. Gerek klinik görüşmelerimiz sırasında karşılaştığımız anne babalardan, gerek değişik yollar ile bize gelen sorularda sıkça karşılaştığımız sorulardan biri de TV nin çocuğumuza etkisi nedir ? şeklinde olan sorudur.20. Yüzyılın en büyük buluşları arasında kitle iletişim araçları yer almaktadır. Bunlar içerisinde şüphesiz en önemli yeri de Televizyon almaktadır. Bu konuda anne babalara söylediğimiz genel şey her yaş için şüphesiz bu sihirli kutunun çocuğa etkileri farklı farklı olmaktadır. Bunu iyi veya istenen etkiler ve kötü veya istenmeyen etkiler şeklinde ikiye ayırabiliriz. Ama TV nin en büyük etkisi şüphesiz 0-3 yaşları arasında olmaktadır. Çünkü, bu yaşlar hayat boyu kullanılacak bazı psikososyal ve psikomotor özelliklerin kazanıldığı çok önemli bir devredirBu nedenle yaşlara göre TV nin etkileri konusunda anne babaları bilgilendirmek gerektiğini düşünerek bu türlü bir yazı yazma ihtiyacı hissettik. 0-3 yaş gurubuna etkiler 0-3 yaş için TV bazı durumlarda ciddi sıkıntıların kaynağı olabilmektedir. Ailelerin sosyoekonomik zorlukları , çalışan annelerin durumu , çocuğun-ilgilenilmesi gereken - ek kardeş durumu , anne babaların kendilerine ait sorunları ,yapılması gereken ev işleri , anne babaların sosyoekonomik zorluklardan dolayı ek işlerde çalışmaları , anne babalardan birinin veya ev içerisindeki bireylerden birinin kronik hastalığı , ailelerin kendi psikososyal ihtiyaçları için zaman ayıramaması , anne babaların kendilerinin psikiyatrik sorunları , istenmeyen hamilelik sonucu bebeğin doğmuş olması , çocuğun bedensel bir hastalığının olması ve buna benzer sayacağımız onlarca etken nedeni ile anne ve babalar çocuklarına yeterince zaman ayırmamakta veya ayıramamaktadırlar. Bu nedenlerden dolayı anne babalar isteyerek veya istemeyerek çocuğu ile fazla ilgilenememekte çocuğu ile ilgilenme fiziksel bakım ( karnını doyurma , altını temizleme vb. ) ötesine çok fazla geçememektedir. Bu dönemde çocukların duygusal doyum sağlaması ve onun ile her bakımdan ilgilenilmesi onun sağlam ve güçlü bir psikolojik yapısının oluşmasına zemin hazırlar. Bu dönem için bebeği okşamak , kucaklamak , onun ile konuşmak , sevildiğini hissettirmek , onun ile oynamak, onun ile birlikte vakit geçirmek , onu gezdirmek, psikomotor ve psikososyal yönünün gelişimine çok büyük katkılarda bulunur. Bebek ile birlikte vakit geçirmek , onun insanlar arası ilişkilere yabancılaşmasını engeller ve ilgilenen bakıcısı vasıtası ile önce karşısındaki bireyi , aile ortamını ve yavaş yavaş sosyal çevresini tanımasına yol açar . Bu bağlanma yolu ile önce anneye karşı bir ilişki gelişir . Bu durum anne karnında başlar ve bebeklik döneminde devam eder. Çocuk bu bakım veren aracılığı ile iletişim geliştirmeye , kendini ifade etmeye , ihtayaçlarını anlatmaya çalışmaya , kısacası sosyal ortamın gereklerini yaparak yanında ve çevresinde bulunan insanlar ile iletişim ve etkileşim içerisine girmeye başlar. Çocuk sosyal ortamda iletişimin temel esası konuşma olduğu için konuşmayı öğrenmek zorundadır. İnsanlar tarafından sevilmek için onları anlamak onların duygusal uyarılarına cevap vermek zorundadır. Çocuk sosyalleşmek ve iletişimini kurmak için etrafındakilerden özelliklede bakım veren kişiden teşvik almak zorundadır. Bu çocuğun ihtiyaçlarını karşılamak ( yiyecek , giyecek , temizlik , koruma vb) , onun dertleri ile ilgilenmek , onun ile birlikte vakit geçirmek , onu öpmek , okşamak, konuşmak , oynamak vb gibi yapılan girişimler ile çocuk sevildiğini hissettirerek , onun için , psikososyal gelişim için bir teşvik oluşturmalıdır. Konuşma , etraf ile ilgilenme , sosyal ortamların gereklerini yerine getirme , insanlar ve yaşıtları ile ilgilenme , ihtiyaçlarını insanlara anlatma , insanlara duygusal yakınlık kurma ,cansız varlıklardan çok canlı varlıklar ile ilgilenme gibi bir çok psikososyal faktör çocuklarda bu iletişim ve etkileşim ortamında kendiliğinden meydana gelmektedir.Çocukluk obezitesinde çevresel etmenler içinde ailenin beslenme biçimi ve aktivasyon azlığı bulunmaktadır. Uzun süre televizyon izleyen ve televizyon izlerken yüksek kalorili yiyeceklerin tüketilmesi obeziteyi daha da artırmaktadır. Obezite sıklığı 4 saatten daha fazla televizyon izleyen çocuklarda 1 ya da 1 saatten daha az televizyon izleyen çocuklara göre daha yüksek olarak saptanmıştırGünde 3 saat tv izleyen biri senede 1095 saat tv izliyor. Bu da okulda görmüş olduğu eğitimden daha fazla bir süreyi içeriyor. 15 bin sayfalık bir kitap bu zaman dilimi içerisinde okunabilir. Bir yabancı dil rahatlıkla öğrenilebilirİnsan televizyon izlerken beyin dalgaları zayıflıyor ve savunmasız duruma düşüyor. Bilim adamları madde bağımlılığı ile televizyon izleme arasında bir ilişki olduğunu ortaya çıkarmışlardır. Yani madde bağımlıları kullandıkları maddeden uzaklaşmak istediklerinde yaşadıkları ruh hali ile televizyonu izlemeyi bırakanlar arasındaki ruh hali benzerlik göstermektedir.Küçük çocuklara fazla televizyon izletmek onlarda otizm hastalığına sebep oluyor. Biz biraz rahatlayalım diye çocuklara bir müzik kanalı açıyoruz ya da bir çizgi film ama çocuklar ilk şiddeti çizgi filmlerde görüyorlar Tom’un Jerry’ye yaptığı eziyetler sonucunda. Ve çocuklarımız ilerleyen zamanlarda konuşma güçlüğü çekiyorlar, zamanında konuşamıyorlar.İnsanı bilgilendirmek, eğitmek ve eğlendirmek için keşfedildiği iddia edilen televizyon, günümüzde bu maksatları çoktan terk edip kitlesel, kültürel ve zihinsel dönüştürücü haline gelmiş bulunuyor.

Televizyonun avantajları

Televizyon işlerimizde de bize yardımcıdır, mesela ertesi gün havanın nasıl olacağını televizyondan öğreniriz ve buna göre önlemimizi alırız, veya köprüde trafik olduğu söylenirse 2. köprüden gideriz. Ayrıca ekonominin gidişatı yani bizim uğraştığımız meslekle ilgili bilgilere de televizyon sayesinde sahip oluruz. Çünkü televizyonu herkes izler, ve o dünyayı bizim ayağımıza getirmiyor desek yalan olur.Mesela bir milletvekili dolar yükselecek derse; hemen dolara yükleniriz. Aslında iyice düşününce televizyonla doğmuşsak onsuz yaşamanın zorluğunun göz ardı edilemeyeceğini görürüz. 1963’te Amerikan Halkı Kennedy’nin katilini öldüren Jack Ruby’yi katili canlı yayında öldürürken izleyebildiler. Bunun dışında 1965’te Vietnam Savaşı 1990 Körfez savaşı canlı yayında televizyonlardaydı.Bu özelliğinin yanı sıra haberlerde fakirleri de görüp onlar hakkında içimizin sızlaması televizyonun duygularımızı da kontrol eden bir cihaz olduğunun kanıtıdır.Televizyon bir kitle iletişim cihazıdır. Yani, televizyon dünyada olup bitenleri bize en kolay yoldan haber verebilecek, diğer insanlarla düşüncelerimizde benzerlik veya farklılık olup olmadığını sınayabileceğimiz, bütün bunların yanı sıra insanlarla ortak konular üzerine konuşmamızı sağlayan (diziler,maçlar,haberler) ve bu anlamda insanı sosyalleştiren(derinine inildiğinde tekdüzeleştiren) bir cihazdır.

Televizyon nedir?

Daha sonra farklı ülkelerin yayınlarının paylaşılabilmesi için çeviriciler geliştirildi. Televizyon canlı yayının yapılmaya başlamasıyla farklı bir boyut aldı. L. Baird 1924 tarihinde ilk televizyonun patentini aldı. “Televisior” denilen ve bu alet oldukça ilkel koşullarda üretildi. Eski bir çay kutusunun üzerine monte edilen Televisiorun motoru ev yapımı bir nipkow diskten oluşmaktaydı.Televizyon yani bir sürü resmi bir anda arka arkaya çekip sıralayabilen bir alet fikri ilk olarak 1873’te selenyumun ışıl elektrik özelliklerinin bulunmasıyla gündeme geldi. Disk tekeri olarak şapka kutusundan kesilen yuvarlak karton, lambayı yerleştirmek için bir bisküvi kutusu, mil yerine dikiş iğnesi bu motor için ideal malzemeler olarak kullanılmıştı. 1935’te Zworkın’in ikonoskop adlı aygıtının kullanılmasıyla günümüzde bildiğimiz televizyon formatına girdi. Daha sonra 2. Dünya Savaş’ında kullanılan hertz demetlerinin televizyonlarda kullanıma girmesiyle görüntünün göze sanki olay gerçekten yaşanıyormuş gibi intikal etmesi sağlandı. Televizyon bu dönemden sonra Avrupa, Japonya ve Amerika’da değişik şekillerde gelişimini sürdürdü. (405 SATIR, 625 SATIR, 819 SATIR- NTSC-SECAM-PAL) 1960’larda bu sistemler birleştirilip tek standart yapılmaya çalışıldıysa da başarılı olunamadı, ve bu işin zamanla çözümleneceği düşüncesine varıldı. Daha sonra 1884’te yüksek hızla dönen Nipkow diskiyle ilk denemeler yapıldı, 1889 da bu alet aynalı çarkla değiştirildi, 1905 yılında Karl Braun’un geliştirdiği katot tüpüyle yeni bir adım attı ve dünyanın ilk televizyonu İskoç L. Baird tarafından yapıldı.